KALE BÖLGESİ (HRADCANY)
Guiness Rekorlar Kitabı’na “dünyanın en büyük antik kalesi” olarak giren Prag Kalesi, Vltava Nehri’nin batı kıyısında büyük bir tepe üzerine kurulmuştur. Yapımına 9. yüzyılda başlanan kale, Bohemya Kralları, Roma İmparatorları, Çekoslovakya ve son olarak da Çek Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları gibi yüzyıllardır içinde bulunduğu dönemin önemli devlet adamlarının çalışma odalarını içinde barındırmıştır. Tek bir yapı değil, birçok binadan oluşan bir komplekstir. Karl köprüsüne adımınızı attığınız anda “Yahu buralarda bir yerde bir kale olacaktı.” deyip yanlış bir silüet aramanıza mahal vermeden tepede yer alan büyüleyici Aziz Vitus Katedrali ilginizi üstüne çeker. Bölgenin tamamı Hradcany adıyla anılır.
Gezilecek bu kadar çok yer olunca kuşkusuz bir gününüzü buraya ayırmanız dönünce ah vah etmemeniz için hakkınızda en hayırlısı olacaktır. Sabah erken saatte biletlerinizi alıp gezmeye katedralden başlamak öğle saatlerine doğru kıvrıla kıvrıla akılalmaz uzunluğa ulaşan sırayı atlatmanızı sağlar.
Nasıl Gidilir
Nehrin batı yakasında konaklıyorsanız ve yürümeyi sevdiğiniz için tepeye tırmanmak size zor gelmiyorsa hiçbir ulaşım aracı kullanmadan bile kaleye çıkabilirsiniz. Bu şekilde gezmek hem çevrenizdeki güzellikleri daha iyi görmenizi sağlayacak, hem de bilinçaltınızda bir harita oluşmasına yardımcı olacağı için sanılanın aksine kaybolmanızı engelleyecektir.
Nehrin diğer tarafından ulaşacaksanız yeşil metro hattı üzerinde bulunan Malostranska durağında inerek yokuş yukarı yürüme mesafenizi kısaltabilirsiniz. Bu durak saklı minik bir bahçeye çıkar. Bahçenin hemen karşınızda bulunan kapısından çıkıp sola doğru yürümeye başladığınızda caddeyi kesen ilk sokağı pas geçin. Küçük bir parkı geçtikten hemen sonra dar bir yaya yolunun solunuzdan yukarı doğru gittiğini göreceksiniz. Bu yol sizi kalenin alt kapısına çıkaracaktır. Turistler genellikle bu güzergahı kullandıkları için kalabalığı takip ederek bile kolayca ulaşmanız mümkün.
Kent içinde ulaşımın en kolay yolu olan tramvay burada da en iyi seçenek olacaktır. 22 numaralı tramvay hattı üzerindeki Prazsky Hrad durağında indiğinizde tüm gezinizi yokuş aşağı yapacaksınız demektir. Tramvaydan indiğinizde bir tarafınız ağaçlık olacak, diğer tarafınızda ise binalar bulunacak. Binaların arasından giden Arnavut kaldırımlı yol sizi direkt kalenin üst giriş kapısına götürecektir.
Ne Zaman Gidilir, Ne Kadar Harcanır
Kompleks kapıları sabah 6:00’da açılır ve 22:00’a kadar ziyaretçilere açıktır. Ancak biletle girebileceğiniz tarihi binaları Nisan başından Ekim sonuna kadar 9:00 – 17:00 ve Kasım başından Mart sonuna kadar da 9:00 – 16:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Kaleye girmek ve bahçeleri gezmek ücretsizdir. Yukarı çıkarken yol üzerindeki kafelerde veya seyir teraslarında benzersiz manzara eşliğinde bir şeyler atıştırabilir, meydanda oturup etrafı seyredebilirsiniz.
Biletler ikinci ve üçüncü avlu, Eski Kraliyet Sarayı ve Altın Yol girişleri gibi birçok noktada satılmaktadır. Eğer üst kapıdan girdiyseniz hemen katedralin karşısındaki binanın girişinden kolaylıkla alabilirsiniz. Alt kapıdan girdiyseniz yukarı doğru çıkarken sağ tarafınızda kalacak olan Altın Yol girişinden de edinebilirsiniz.
A, B ve C olarak üç seçenekten oluşan biletlerden ziyaret etmek istediğiniz yerlere göre size uygun olanı seçebilirsiniz. Biletlerinizin üzerlerinde belirtilen iki gün boyunca geçerli olacağını, gezemediğiniz yer kalırsa ertesi gün tekrar gelme imkanınız olduğunu unutmayın. A bileti Kale Galerisi dışındaki hiçbir sergiyi kapsamazken diğer tüm binaları gezmenize olanak tanır ve fiyatı 350 korunadır. 250 koruna tutarındaki B bileti ise sadece katedral, bazilika ve Altın Yol’u kapsar. C biletiyle Kale Galerisi ve Aziz Vitus Katedrali sergisini gezebilirsiniz ve fiyatı 350 korunadır. Kombine biletlere dahil olmayan galerileri gezmek için her birinden ayrı bilet almanız da mümkün. 0-6 yaş arası ücretsizken 6-16 yaş ve anne, baba, maksimum 2 çocuklu aileler için de indirimli biletler mevcut.
Hradcanska Meydanı
Saraylarla çevrili bu meydanın ortasında bulunan sütunlu anıt, 18. yüzyılda yaşanan büyük bir salgından kurtulan insanlar tarafından yaptırılmıştır. Uusal Galeri’ye ev sahipliği yapan Sternberg Sarayı, Toskan Sarayı, Martinic Sarayı, Shwarzenberg Sarayı ve Başpiskoposluk Sarayı’nın bulunduğu meydanda dev heykellerle süslenmiş olan kapı Prag Kalesi’nin girişidir. Rivayete göre gece yarısı burada kalenin koruyucusu olan büyük siyah bir köpeğin hayaleti belirir ve Prag’ın en güzel meydanlarından biri olan Lorette Meydanı’na kadar insanlara eşlik eder. Ulusal Galeri’yi Avrupa’nın genelinde olduğu gibi Pazartesi günleri dışında saat 10:00 – 18:00 arasında gezebilirsiniz. Giriş ücreti 150 koruna olan galeride Rubens, Rembrandt, Hals ve Dürer eserlerini görmeniz mümkün. Kale kapısından geçip birinci avludan ikinciye geçerken kullanacağınız zafer takı, eskiden burada bulunan hendeğin girişi olan 1614 yapımı Matthias Kapısı’dır. Bir turist klasiği olarak askerlerin nöbet değişim merasimini izleyebilirsiniz.
Kale Galerisi
Tam bir sanat aşığı olan II. Rudolf’un sanat koleksiyonu ikinci avluda yer alan ve bir zamanlar ahırların bulunduğu yerde sergilenmektedir. Koleksiyonun büyük bölümü İsveç ordusu tarafından yağmalanmış olsa da hala Tintoretto, Rubens ve Veronese gibi birçok ustanın başyapıtlarına ev sahipliği yapar. Galerinin yanındaki geçitten kuzeydeki bahçelere geçmek de mümkündür.
Aziz Vitus Katedrali Hazinesi
İkinci avlunun ortasına doğru uzanan 1753 yapımı Kutsal Haç Şapeli içerisinde bulunan ve Avrupa’nın en büyüklerinden biri olan hazineyi 300 koruna ödeyerek 10:00 – 17:00 saatleri arasında görebilirsiniz.
Aziz Vitus Katedrali
İkinci avludan dar bir geçitle gireceğiniz üçüncü avluda sizi ülkenin en büyük gotik kilisesi olan görkemli Aziz Vitus Katedrali karşılar. Aynı yerde yapılan ve aynı azize adanan üçüncü kutsal yapıdır. Bugünkü katedralin yapımına 1344 yılında başlanmasına karşın tamamlanması 1929 yılını bulur. Yüzyıllardır kral ve kraliçelerin taç giyme törenlerine ve azizlerin, başpiskoposların, kraliyet ailesinin mezarlarına ev sahipliği yapmıştır. İnsanı o akşam canlanacaklarına inandıran gargoyleları ve oya gibi işlenmiş dış cephesi hem o kadar ürkütücü hem de o kadar güzeldir ki sadece oturup seyretmek bile ayrı bir keyiftir. İçeri girer girmez göz alabildiğine uzanan dev gotik tonozlar insanda hayranlık uyandırır. Vitrayların her biri ayrı bir sanat eseridir. Birçok şapeli bulunmasına rağmen en gösterişlisi kuşkusuz Prens Vaclav’a ait olanıdır. Duvarlar değerli taşlarla süslenmiştir ve sadece özel günlerde ziyarete açılan kraliyet mücevherlerinin bulunduğu yedi ayrı anahtarla girilebilen bir hazine odasını da içinde barındırır. Sabah erken saatte gelip içerisi de kalabalıklaşmadan katedrali dolaşmanız tüm bunların tadını uzun uzun çıkartmanıza da olanak sağlayacaktır.
Güney Katedral Kulesi
Eğer güzel bir manzara ve başarılı fotoğraflar için ne gerekirse yaparım, 287 basamak da neymiş, hayatta gözüm korkmaz diyorsanız hak ettiğiniz ödüle fazlasıyla kavuşacaksınız. Kuleye tırmandığınızda 100 metreden eşsiz Prag manzarasını seyredip katedralin dev çanlarını görme imkanı da bulabilirsiniz.
Barut Kulesi
Katedralin giriş sırasının uzandığı dar sokakta girişi bulunan 15. yüzyılda yapımına başlanan Mihulka Kulesi rivayete göre ilk zamanlar simya deneyleri yapılmak üzere kullanılmıştır. Daha sonra barut depolamak için kullanıldığı için adı Barut Kulesi olarak kalmıştır. Kulenin işlevini anlatan sergiyi A sınıfı biletlerinizle ya da girişten bilet alarak gezebilirsiniz.
Aziz George Anıtı
Katedralin hemen yanında anıtı bulunan hemşehrimizi atlamak ayıp olur. Aziz George hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından aziz olarak kabul edilmiştir. Dahası Kapadokyalı olduğu bilinir. Roma İmparatorluğu’nun askeriyken bölgeye musallat olan bir ejderhayı öldürebileceğini söyler ancak bunun karşılığı olarak da halkın Hristiyan olmasını ister. Ejderhaya koyunları kalmadığı için çocuklarını kurban vermeye başlayan köylüler kabul ederler. Böylece Hristiyanlığın yayılmasını sağlamış olduğu için öldükten sonra Aziz ünvanını alır. Ejderhayla savaşmasını betimleyen sahneler burada göreceğiniz anıtta olduğu gibi birçok esere konu olur.
Eski Kraliyet Sarayı
Anıtın diğer tarafında bulunup avlunun güney cephesini oluşturan yapı 11. yüzyıldan itibaren Bohemya hükümdarlarına ev sahipliği yapan Eski Kraliyet Sarayı’dır. Dışarıdan bu kadar mütevazı olmasına aldanmayın. 1500’lerin başında yapımı tamamlandığında dünyadaki en büyük salon olan Vladislav Salonu kaburga tonozları ile aklınızı başınızdan alacak. Burada zamanında atlı mızrak dövüşlerinin yapıldığını belirtmeden geçmeyelim. Sarayın içinde gezerken Orta Çağ’da kullanılan mobilyaları hala görmek de mümkün.
Aziz George Bazilikası
Katedralin diğer tarafına doğru yolunuza devam ettiğinizde karşınıza Prag’ın en eski kilisesi Aziz George Bazilikası çıkar. Burası aynı zamanda efsanevi Premyslid hanedanının ebedi mekanıdır. Ulusal Galeri’ye ait Çek koleksiyonunu ise manastırda görebilirsiniz.
Altın Sokak
Başta kimileri için çok ilgi çekici gelmese de kadın ve erkekler için ayrı ayrı eğlenceli birçok seçeneği bir arada barındırıyor. Bu nedenle mutlaka burayı gezmeden ayrılmamanızı öneririm. Manastırdan aşağı doğru devam ederken kalenin kuzey duvarlarını oluşturan bu şirin sokağın girişini hemen solunuzda göreceksiniz. Burada ilk olarak okçular ve daha sonra kuyumcular, tüccarlar ve yine rivayete göre Barut Kulesi’nde çalışan simyacılar yaşamışlardır. Sonraları yoksulların yaşamış olduğu bu minicik evlerin bugün bazıları müzeye dönüştürülmüşken bazılarında da hediyelik eşyalar satılır. 22 numaralı ev Kafka’nın bir dönem kızkardeşi ile birlikte yaşadığı yerdir. 14 numara ise bir medyumun evidir.
Altın Yola girer girmez ilk evden yukarı dar bir merdiven çıktığını göreceksiniz. Asıl eğlence işte tam burada başlıyor. Uzun bir koridor boyunca sergilenen Orta Çağ’da kullanılan zırhlar, mızraklar, oklar, kılıçlar, işkence aletleri, mücevherler, gelinlikten içliğe kadar çeşit çeşit kıyafetler oldukça ilgi çekicidir. Tam yarı yolda Orta Çağ’dan gelmiş gibi duran iri yarı bir amcanın, cüzi bir tutar karşılığı yine aynı dönemden kaldığı her halinden belli olan oldukça ağır bir arbalet ile atış yaptırdığını göreceksiniz. Dilerseniz sonrasında kağıt hedefinizi almanız da mümkün.
Kraliyet Bahçesi
İkinci avluda bulunan Kale Galerisi’nin hemen yanındaki geçit sizi Kraliyet Bahçesi’ne götürecektir. 16. yüzyıldan kalan bu Rönesans bahçesi I. Ferdinand tarafından kurulmuştur. Burada dönem dönem gerçekleşen konserlere katılabilir, bronz çanaklara düşen su damlacıklarının çıkardığı sesten adını alan Şarkı Söyleyen Çeşme’yi görebilirsiniz.
Strahov Manastırı
Lorette Meydanı’nın biraz güneyinde bulunan ve 1143’te kurulan manastırın paha biçilmez el yazmalarını görmek meraklıları için unutulmaz bir anı olacaktır. 130.000’in üzerinde eserin bulunduğu Barok tarzda yapılmış olan kütüphanenin tavanı fresklerle süslenmiştir. 9. yüzyılda yazılmış olan Strahov İncili burada bulunan en eski yapıttır. Girişi 100 koruna olan manastırı 9:00 – 17:00 saatleri arasında ve 12:00 – 13:00 saatleri arasında verilen öğle arası dışında ziyaret edebilirsiniz.
Prag seyahatinizde gezebileceğiniz diğer bölgeler için lütfen aşağıdaki ilgili linklere göz atın;
Küçük Mahalle, Eski Kent, Yahudi Mahallesi, Yeni Kent, Çevre Bölgeler, Çevre Kentler